15 Ekim 2014 Çarşamba

Kırmızı-3

 İlk kez kurbanlarının eline geçtiği an onlar ne hissediyorsa anladığını düşündü, küçük bir kız çocuğunun ilk kez bir yabancıyla konuşurken hissedebileceği gibi hissediyordu. Tedirginlik diye adlandıramadı hastalıklı beyni, yaptığı o bütün temizlenmelerinden(!) nasıl zevk alıyorsa bundan da haz alınması gerektiğini düşündü.-Buna düşünmek demek elbette fazla olacak, içgüdü daha doğru.- İlk kez duyduğu bu his ona bütün çocukluğunun özetini anımsattı, bir film şeridi gibi hızlı değil, slow motion* filmlerden dahi daha yavaş biçimde zihnini kirletti o akıl almayacak anlar. 
Ne zaman hatırlayacak olsa, en az tırnak dipleri kadar kirli; en az bu kirler kadar derinlere işlemiş hastalıklı geçmişini bütün vücudunda hissederdi. Bedenini saran anılar öyle acıtırdı ki canını, annesinin gözleri gelirdi aklına, nefret nöbetlerine bırakırdı benliğini; kaçınılmaz kısır döngü.
Bedeni ne kadar nefes almak için zorlasa, benliğinin soluksuz kaldığını hissederdi, olsun hissetsindi. 
Nefessiz kalmak yaşadığı en hafif şey olduğundan kurbanlarını boğması da merhametindendi, belki.



Arkadaşlar psikolojik betimlemeyi çok sevdiğimden olay örgüsü pek işime gelmiyor, bi fikri olan varsa yönlendirmeyle bir kurgu yaparım belki?:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder