3 Şubat 2014 Pazartesi

3

   İki güneş istemekte haklı nedenleri vardı.Yaşadığı dünyaya bakacak olursa aydınlık bir yönünü bulmak trafikte emeklerini satarken dilenci gözüyle bakmayan şoförler bulmak kadar zordu. Tıpkı şoförlerin dünya görüşü kadar karanlıktı yaşadığı hayat. Bu karanlık zamanlarda, dünyadaki her şey ruhunu aşağı çekmeye çalışıyor gibi hissederdi, tek güneşin beyinleri aydınlatmaya yetmediği onun nazarında bu hissettiklerinden anlaşılabilirdi. Onun hayatında Gregor Samsa gibi hissetmek o kadar kolaydı ki -en az kara delik kadar koyu, içinden çıkılamaz, kör cahil yaşamında Dönüşümü tabi ki bilmesi beklenemez- ; her uyandığında koca şehir için ucube bir böcekten daha fazlası değildi, bu onun için kaçınılmaz geleceğinin çok ufak bir detayıydı. Onu dünyaya getiren kişi tarafından böyle bir yaşama sürüklenişi de onun için güven, sadakat duygularını ancak bir ahmağın hissedebileceği zayıflıklar olarak görmesini haklı kılan nedenlerdi. O, dünyasını aydınlatmaya bir güneşin dahi yetmediğinden yakınırken, annesi olacak -kendinden çok da üstün yönleri bulunmayan, basit bir sokak kadını- kadın ondan ancak bir prensesin gülümsemesindeki zarafet kadar güçlü(!) güneşin ışımasını elinden almaya kalkmıştı. Belki o gün dünyaya kör bir böcek olarak uyanışının ilk günü sayılabilirdi.

İki gözü vardı -annesi için herhangi bir organdan daha mühim olmayan- ve iki güneşi görmeye son derece kararlıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder